tag:blogger.com,1999:blog-29475303605331481212024-03-05T22:01:10.431-08:00Niso EsimVideo Çalişmalarim ve Yazilarim
www.nisoesim.comNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.comBlogger27125tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-32204565040297514602010-08-02T18:00:00.001-07:002010-08-02T18:03:37.640-07:00İnsan olmak yetmez yetmiyor zaten<a href="http://www.habervesaire.com/news/1886/">http://www.habervesaire.com/news/1886/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1886/"></a><br /><br />Video üstteki linktedir.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">İnsan olmak yetmez yetmiyor zaten</span><br /><br />30/06/10 - 11:39<br /><br /><br />HaberVs<br /><br />HaberVs muhabirlerinin hazırladığı “Bir zamanlar fırtınalar estirirdim” parçasını ve klibini iftiharla sunuyoruz. Klipte 2009-2010 yılında HaberVs’de görev alan öğrenciler ve HaberVs ekibi yer alıyor. Seslendirme, çekim ve kurgu da aynı ekip tarafından gerçekleştirildi. Şarkıyı, söz yazarı ve bestecisi Mazhar Alanson’dan izin alarak Emirhan Üçkardeş’e yaptırdık. Çekimleri Santralistanbul’da gerçekleştirilen klip bir ayda tamamlandı. <br /><br />Playing for Change ve Doğa İçin Çal projelerinden esinlenerek hazırladığımız bu kliple, bir yıl boyunca okuduğunuz ve izlediğiniz haberleri ortaya çıkartan ekibi sizlere tanıtmak, bu üretim sürecinin hepimizin ortak katkılarıyla gerçekleştiğini vurgulamak istedik.<br /><br />İyi seyirler ve iyi eğlenceler dilerizNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-47224635084217265012010-08-02T17:59:00.000-07:002010-08-02T18:03:47.240-07:00Fermuar hastanesi<a href="http://www.habervesaire.com/news/1871/">http://www.habervesaire.com/news/1871/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1871/"></a><br /><br />Video üstteki linktedir.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Fermuar hastanesi <br /></span><br />9/06/10 - 15:14<br /><br /><br />Niso Esim - Hikmet Karahasan <br /><br />Üsküdar Belediye Pasajı’nda küçük bir dükkan. Bir tuhafiyeci. Ama içeride bir hastane var. Fermuar Hastanesi. 23 yıllık tuhafiyeci Ahmet Vehbi Selçuk (40), mesleğe başladığı günden beri fermuarlarla haşır neşir. Selçuk’un bu konudaki uzmanlığı birkaç yıl once dükkanın ismini hastane olarak değiştirmesine neden oluyor. Fermuar doktoru, çantadan ayakkabıya, pantalondan dalgıç kıyafetine tüm eşyaları tamir ediyor, üstelik bir gün içerisinde.<br />Talebin artması ve müşterilerin bu hizmetten haberdar olup yararlanabilmesi için Fermuar Hastanesi internet sitesi (www.fermuarhastanesi.com) kuruldu. İnternet sitesiyle birlikte Türkiye’nin her yerinden fermuarı bozuk eşyaların kargoyla kendisine gönderilmeye başladığını söyleyen Fermuar Doktoru, her türlü ürünün fermuarını tamir ettiğini söylüyor. Ahmet Vehbi Selçuk’un tamir ettiği fermuarlar arasında çadır, dalgıç kıyafeti, kayak pantalonu, motorsiklet montu fermuarları da bulunuyor. Çeşitli fermuar arızaları için farklı teknikler uygulayan Fermuar Hastanesi, en erken bir dakika, en geç bir gün içerisinde arızalı ürünü sahibine teslim ediyor. Ayrıca tamir edilen fermuar için yeni bir fermuarın ömrü kadar garanti veriliyor.<br /><br />Yeni fermuar mı tamir mi?<br /><br />Çantanızın, montunuzun veya botunuzun fermuarı bozulduğunda eğer yeni bir fermuar alıp işi terziyle bitirmek isterseniz, hem fazla zamanınızı harcayacak hem de fermuara ve dikişe para vereceksiniz, üstelik ürününüzün orijinalliği de bozulacak. Fermuar hastanesi, size zaman kazandırıyor ve eşyanızın orjinalliğinin bozulmamasının garantisini veriyor. Fermuar doktoru her çeşit fermuarı iyileştirebildiğini ve bunun ekonomik bir işlem olduğunu dile getiriyor ve ekliyor “Yeter ki fermuar giysi üzerinden sökülmemiş olsun. Önemli olan bu. Çünkü burada amaç fermuarın giysi üzerinden sökülmeden tamiri. Dikişe verilecek paranın tasarrufu, zamandan tasarruf ve orjinalliğin bozulmaması fermuar tamirinin artılarıdır.”<br /><br />Uzun ömürlü fermuar kullanmanın püf noktası<br /><br />Kalitesi ve markası ne olursa olsun, hor kullanılan her fermuar bozulmaya mahkumdur. Fermuarlarınızın bozulmaması için, fermuarı mümkün olduğu kadar zorlamadan , hırpalamadan kullanmanız fermuarınızın ömrünü uzatır. Fermuarınızın zor açılıp kapanmaya, takılmaya yani kısacası bozulmaya başladığını hissettiğinizde, kullanmaya devam etmeden tamire götürürseniz eski haline dönme ihtimali yükselir.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-3882146355037166752010-08-02T17:58:00.000-07:002010-08-02T18:03:54.418-07:00Katarakt ameliyatı artık korkutmuyor<a href="http://www.habervesaire.com/news/1864/">http://www.habervesaire.com/news/1864/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1864/"></a><br /><br />Video üstteki linktedir.<br /><br /><br /><span style="font-weight:bold;">Katarakt ameliyatı artık korkutmuyor<br /></span><br /><br /><br />2/06/10 - 14:52<br /><br /><br />Hikmet Karahasan – Niso Esim<br /><br />İstanbul Florance Nightingale Hastanesi’nde, İstanbul Bilim Üniversitesi bünyesinde uzmanlık yapan Doktor Rıfat Rasier katarakt ameliyatı sonucunda ortaya çıkabilecek enfeksiyon riskini sıfıra indiren bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem ameliyat sırasında gözün saydam tabakasıyla renkli tabakası arasındaki çizgiden içeri girerken açılan kesiyi yapıştırmak için kullanılıyor. Kataraktın gözden alınması için gözün iç yapısına ulaşmak gerekiyor ve bu işlem sırasında en az 3 milimetre, en fazla 5 milimetrelik kesi oluşuyor. Bu kesiler, katarakt ameliyatı sonrasında gözün iç kısmına bakteri girişine ve sonrasında da göz kaybına neden olabiliyor. Henüz asistanlık döneminde bu durumun önüne geçebilmek için çalışmalara başlayan Doktor Rasier, geliştirdikleri prototiple yaptıkları denemelerde kesin sonuçlar aldıklarını ve ameliyatlara başlamaya hazır olduklarını dile getiriyor. <br /><br />Sanayi Bakanlığından destek <br /><br />Uluslararası tıp dergisi Cornea’da yayınlanan çalışmanın yayınevlerinin dikkatini çektiğini ve daha sonra kitap haline getirildiğini söyleyen Rasier, “Kitap birçok ülkede internet üzerinden satışta, uzmanlığımı bitirmeden bu seviyede bir çalışmaya imza atmak benim için çok iyi oldu” diyor. <br />Denek hayvanlar, kullanılan ilaçlar, mikroskoplar, kesi aletleri gibi birçok harcaması olan bu araştırma Sanayi Bakanlığının da 100 bin liralık desteğini aldı. Bu desteğin, araştırmalarını çok daha ileriye götüreceğini belirten Rasier “Çok daha fazla desteğe ihtiyacımız var ama başlangıç için Sanayi Bakanlığı’nın verdiği bu destek bize çok iyi bir ivme kazandıracaktır” diyor. <br /><br />Katarakt ameliyatından sonra operasyon rutin olacak<br /><br />Katarakt ameliyatı olan herkese, operasyon sonrasında Rasier’in tekniği uygulanacak gibi görünüyor. Doktor Rıfat Rasier, geliştirdiği bu uygulamanın katarakt ameliyatından sonrasında rutin hale geleceğini dile getiriyor; “Kornea dediğimiz saydam tabaka yüzde 70-80 oranında su içerir. Bu oran ortalama her insanda aynı olduğu için tüm hastalarımız üzerinde yöntemimizi uygulayabileceğiz. Beklentimiz katarakt ameliyatından sonra bunun bir rutin hale gelmesi.”<br /><br />Lazer yapıştırma yöntemi ile doku, kornea dokusunda çok iyi tutulduğu için yakın gözlüğünün atılması da gündemde. Bunun üzerinde çalışmalar yaptıklarını belirten Doktor Rıfat Rasier, yakın gözlüğünü ortadan kaldırmak için Boğaziçi Üniversitesi laboratuvarlarında çalışmalara devam ettiklerini söylüyor.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-81647683259714183912010-07-04T18:09:00.000-07:002011-07-04T18:19:39.404-07:00Şike konusunda kendi görüşümBundan sonraki donemi takip edelim. Eger şike iddiaları dogru ise, Aziz Yıldırım ve kurmaylari 104 yillik Fenerbahce Spor Kulübü'ne yaşatacakları bu onursuzlugun tarifi yoktur. Fenerbahçe taraftarini da bu denli üzmeye kimsenin hakki yoktur ama taraftar sunu unutmamalidir, kendimizi Turkiye'nin en buyuk kulübünün taraftarı olarak gören bizler, bu olaylardan sonra, "x kulüp şu tarihte bunu yapmisti, y kulüp şunu yapmisti, onlara neden bir sey yapılmıyor" demek, kendimizi kandirmaktir. Fenerbahçeli'nin kendinden baska dostu olmadigi gibi, kendinden baska bir buyuk eger yok ise tarafar da bu şekilde düşünmeli ve olabilecek her olumsuzluğa göğüs germeli. Son olarak, iddialar gerçek veya gerçek dışı olduğu ortaya çıksa bile Aziz Yıldırım ve ekibi bu büyük camiayi artık rahat bırakmalıdır. <br /><br />Niso Esim <br />2003/4/5 Lise GFB BaşkanıNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-65436719591127733452010-05-28T01:05:00.000-07:002010-05-28T01:07:19.338-07:00Mayfest 2010 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü -HaberVs<br /><br />Vide linkte<br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1850/">http://www.habervesaire.com/news/1850/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1850/"></a><br /><br /><strong>Mayfest 2010</strong><br /><br />İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen 2010 Mayıs şenliklerinde yine birçok ünlü isim sahne aldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Santrall kampüsünde Perşembe günü, Dolapdere Big Gang ve Doa’nın sahne alması beklenirken, katılımın az olması nedeniyle konserler iptal edildi ancak Bedük sahnedeki yerini aldı. <br /><br />Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Mayıs Festivali’nde öğrenciler önceki yıllardaki kalabalığı bu yıl göremediklerini ancak yine de arkadaşlarıyla birlikle olmaktan ötürü mutlu olduklarını belirttiler. Festivalin üçüncü ve son gününde (Cumartesi) Pamela, Emre Aydın ve Sertab Erener düşük izleyici sayısına rağmen sahneye çıktılar ve oldukça iyi performans sergilediler.<br /><br />Haber ve Kamera: Niso Esim, Mert Oynargül, Hikmet KarahasanNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-80029150169889583552010-05-28T01:02:00.000-07:002010-05-28T01:04:44.379-07:00Çünkü İstanbul’da tiyatro şart!Haber: Meneviş Tozak <br />Kamera: Görkem Keser - Hikmet Karahasan<br />Kurgu: Niso Esim<br /><br /><strong>Çünkü İstanbul’da tiyatro şart!</strong><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5iSaSyE0Y-mlt_Y44hs0Pp497TUozpq5c75FE6HytrGaMuy4tdhqHq9yIaH5Zc48xDjP_o4vPicFLGMaQ4LV3PGoV_YKlYIwl-48SerqboJwFFgKlR9jW6TXFmkjsidhwOY_fhZlqGiYj/s1600/tiyatro.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5iSaSyE0Y-mlt_Y44hs0Pp497TUozpq5c75FE6HytrGaMuy4tdhqHq9yIaH5Zc48xDjP_o4vPicFLGMaQ4LV3PGoV_YKlYIwl-48SerqboJwFFgKlR9jW6TXFmkjsidhwOY_fhZlqGiYj/s400/tiyatro.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5476228518735177970" /></a><br /><br />Video linkte<br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1829/">http://www.habervesaire.com/news/1829/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1829/"></a><br /><br />İstiklal Caddesi dün, 16 ülkenin genç tiyatrocularının işgali altındaydı. Avrupa Üniversiteleri Tiyatro Şenliği için İstanbul’da bir araya gelen yüzlerce genç, Atlas Pasajı’nın önünde başlayıp Tünel Meydanı’nda sona eren müzikli, danslı bir yürüyüşle şenliğin resmi açılışını yaptı. 16 Mayıs’a kadar devam edecek bu festivalde 51 oyun, Devlet Tiyatroları salonları, Nişantaşı Rüştü Uzel Lisesi ve garajistanbul’da ücretsiz izlenebilecek.<br /><br />2008’de İstanbul, 2009’da Türkiye üniversiteleri arasında düzenlenen Tiyatro Şenliği, bu yıl Türkiye’den 36, Avrupa’dan 14 ve Japonya’dan bir üniversitenin tiyatro topluluklarının katılımıyla uluslararası nitelik kazandı. Japon tiyatro grubu Kaki-Kuu-Kyaku, 2010’un Türkiye’de Japon Yılı olması nedeniyle davet edildi. Koordinasyonunu İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmenliği’nin üstlendiği şenlikte oyunların yanı sıra, bir sempozyum ve 15 atölye çalışması da gerçekleştirilecek. <br /><br />Dün saat 16:00’da Atlas Pasajı önünde toplanan genç tiyatrocular, yürüyüşlerine Kent Orkestrası Bandosu’nun müziği eşliğinde başladı. Erol Günaydın, Müjdat Gezen, Haluk Bilginer, Gazanfer Özcan, Adile Naşit gibi Türkiye tiyatrosunun ölmez isimlerinin maskelerini takan gençler taşıdıkları “tiyatro şart”, “inadına tiyatro” ve “barış içinde hayat” gibi dövizlere, aynı içerikteki sloganlarla eşlik ettiler. Kortej Tünel’e vardığında, meydanda onları bekleyen Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünün “Post-Modern Orta Oyunu” isimli performansı sergiledi. Performansın sonunda şişirdikleri balonların üzerine sorular yazan oyuncular, bu balonları izleyicilere dağıtarak yine yazılı olarak cevaplamalarını istediler. Gösterinin sonunda, izleyicilerin cevapları yüksek sesle okundu ve balonlar, meydanda gerili iplere asıldı.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-14635131931860065812010-05-28T00:59:00.001-07:002010-05-28T01:01:39.137-07:00Taksim’de de oluyormuş<strong>HaberVs</strong><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga99M9AQuUY0z2SfGCipLmPVhFnKt6VQ3vC4HiEtyPmWRa2ApTQcQxXsBzMCaGVuAumrOkUG0FOHadQRmN67SC0etBYF6bT5z2WnXyPbPsuB43h9YgJMPL9TZwAery2XEn6VOf4XOCt20f/s1600/IMG_2879_.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga99M9AQuUY0z2SfGCipLmPVhFnKt6VQ3vC4HiEtyPmWRa2ApTQcQxXsBzMCaGVuAumrOkUG0FOHadQRmN67SC0etBYF6bT5z2WnXyPbPsuB43h9YgJMPL9TZwAery2XEn6VOf4XOCt20f/s400/IMG_2879_.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5476227855786636658" /></a><br /><br /><br />Vide linkte<br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1823/">http://www.habervesaire.com/news/1823/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1823/"></a><br /><br /><strong>Taksim’de de oluyormuş</strong><br /><br />Bugün Türkiye’de 32 yıl sonra bir ilk yaşandı ve işçiler 1978’den beri 1 mayıs etkinliklerine kapalı Taksim Meydanı’nda resmi kutlama yaptı. <br /><br />Son birkaç yıldır Taksim’de ısrar eden DİSK e KESK’in talepleri bu yıl hükümet tarafından kabul edilince yüzbinlerce kişi meydanı doldurdu. <br /><br />Aralarında DİSK Sosyal-İş Sendikası’nda örgütlenen İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanlarının da bulunduğu DİSK üyeleri ile KESK üyesi memurlar sabah saatlerinde Şişli Meydanı’nda toplanarak Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Hak-İş üyeleri Gümüşsuyu, Türk-İş üyeleri ise Tarlabaşı Bulvarı’ndan Taksim Meydanı’na geldi.<br /><br />Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1977’de hayatını kaybeden 36 kişi, yakınları ve sendika başkanları tarafından Kazancı Yokuşu’nda karanfillerle anıldı. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, gazsız ve copsuz; barış, özgürlük ve mutluluk içinde 1 Mayıs kutladıklarını, bunu da işçi sınıfının başardığını söyledi. <br /><br />Geçen yıl meydana ulaşan küçük bir grup tarafından söylenen 1 Mayıs Marşı bu yıl Taksim’de yüzbinler tarafından söylendi. Çeşitli sanatçılardan oluşan 1 Mayıs Korosu’na Timur Selçuk da, piyanosu ve sesiyle eşlik etti. Koro, marşı Türkçe ve Kürtçe seslendirdi.<br /><br />Daha sonra kürsüye gelerek konuşma yapmak isteyen Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, meydanı dolduran kalabalık tarafından yuh sesleri ve ıslıklarla engellendi. Kumlu’nun konuşmakta ısrar etmesi üzerine, işten çıkartılan İstanbul Belediyesi İtfaiyesi, İSKİ ve TEKEL işçilerinden oluşan bir grup barikati aşarak Kumlu’ya saldırdı ve kürsüde arbede çıktı. Türk-İş Başkanı alandan çıkarıldı ve sahnenin hemen arkasındaki Atatürk Kültür Merkezi’ne götürüldü. Çıkan arbedede kürsüden düşen Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Kaçar’ın kolu kırıldı. Kürsüdeki işçilerin eylemi ise 40 dakika kadar devam etti.<br /><br />DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ve KESK Başkanı Sami Evren’in konuşmalarının ardından 250 binden fazla kişinin katıldığı miting saat 16:00 civarında sona erdi.<br /><br />Haber: Niso Esim, Güventürk Görgülü, Hikmet Karahasan, Ertan ÖnselNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-30313584023937712932010-04-28T06:58:00.000-07:002010-04-28T07:06:55.571-07:00Bir garip Kınalıada<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg244SSTGqQmB3NZLAK8wj10VISBd-fPTMmhqIM6-o-Uq8Wr1Duyo4xUdrKa6nU1-UzSnZ5I18R3MQNYY5vs-D-WWMRQlYte-9E2EVbwrqfS1Swrr0NlQKVWgS31JIiefMudHy87zhI5mu_/s1600/kinali_yikim_banner.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg244SSTGqQmB3NZLAK8wj10VISBd-fPTMmhqIM6-o-Uq8Wr1Duyo4xUdrKa6nU1-UzSnZ5I18R3MQNYY5vs-D-WWMRQlYte-9E2EVbwrqfS1Swrr0NlQKVWgS31JIiefMudHy87zhI5mu_/s400/kinali_yikim_banner.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5465188513063140546" /></a><br /><br /><br /><strong>İskele yerinde, Kınalıada yerle bir </strong><br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1813/">http://www.habervesaire.com/news/1813/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1813/"></a><br />(Video linkte)<br /><br />Hikmet Karahasan - Niso Esim<br /><br />İstanbul Kınalıada’da üç plaj tesisi ve bir restoran, 19 Nisan sabahı kıyı kanununu ihlal ettiği gerekçesiyle yıkıldı. Belediye’nin yıkımları haber vermeden yaptığını iddia eden bu işletmeciler, uzun yıllardır hizmet veren tesislerinin ruhsatlı yapılar olduğunu savunuyor. <br /><br />Kınalıada’da Büyükşehir Belediyesi ve Adalar Belediyesi’ni karşı karşıya getiren “kaçak iskele” sorunu henüz çözülmemişken, adalılar dün sabah güne iş makinelerinin sesiyle uyandı. Yıkımda kullanılan iş makineleri adaya Heybeliada çıkartma gemisiyle getirildi. Ayazma mevkiindeki Kamo’s Beach, Kumluk mevkiindeki Kumluk Beach ve Ülker Plajı ve merkezdeki Teos Restoran, ilçe belediye ekiplerinin nezaretinde yıkıldı. <br /><br />Yıkım öncesinde ve sonrasında belediye yetkilerinin ilgisizliğinden yakınan işletmeciler, tesislerinin her türlü belgeye sahip olduğunu iddia ediyordu. HaberVs kamerasına tapu senedini, işletme izini gösteren Ülker Plajı tesislerinin sahibi Ayla Aldemir tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Başkan yıkımdan sonra buraya geldi. Kendisine elimdeki belgeleri göstermeye çalıştım. Görevliler, beni başkanımın yanına yanaştırmadı. Benim seçtiğim başkanın yanına neden gidemiyorum”. <br /><br />30 yıllık tesisinin bir tebligat bile göndermeden yerle bir edildiğini söyleyen Kumluk Beach’ın sahibi Fatih Bozbıyık “Madem kaçaktı, neden bu kadar yıl beklendi, neden ruhsat verildi” derken, binaları boşaltma şansı bile bulamadıklarını ve toplam zararının 3 milyon TL olduğunu söylüyordu. <br /><br />Kınalıada’da kaçak olduğu gerekçesiyle yıkılanlar sadece turizm amaçlı işletmeler değil. 16 Nisan’da gerçekleşen ilk yıkımlarda, gecekondu niteliğinde olduğu var sayılan 10’dan fazla evin de yıkılmış olduğu göze çarpıyor. Seslerini duyacak bir muhatab bulamamaktan yakınan Muhtar Hüseyin Şahin, mağdurların biraraya gelerek bir heyet oluşturduğunu ve haklarını yargı yoluyla arayacakları bilgisini veriyor. <br /><br />Adalar Belediyesi Başkanlığı, iddialarla ilgili görüşmek isteyen HaberVs muhabirlerine, haberin yayına girdiği saate kadar cevap vermedi. Belediye, geçtiğimiz ay gündeme gelen “kaçak iskele” inşasıyla ilgili olarak Büyükşehir Belediyesi’yle karşı karşıya gelmiş, her iki taraf, iznin diğeri tarafından verildiğini savunmuştu. Büyükşehir Belediyesi 1 Nisan’da yayınladığı basın açıklamasında, tartışma konusu iskelenin 15 Mart’ta tespit edildiğini ve yasal işlemlerin 15 gün içinde yapılması için Adalar Belediyesi’ne tebliğde bulunduğunu belirtmişti. <br /><br />Büyükşehir Belediyesi’nin tebligatta belirttiği 15 günlük sürenin sona ermesi üzerine HaberVs Adalar Belediyesi’yle iletişime geçmek istemiş ancak bu girişimine de cevap alamamıştı. HaberVs, iskele konusundaki gelişmeleri öğrenebilmek ve yıkımlar hakkındaki iddiaları açıklığa kavuşturabilmek için Adalar Belediyesi’nin cevabını bekliyor.<br /><br /><br /><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBhu0c6DIqLLgff-DGL8fjrnYA0SzueJztHRey4itdnwNIWNEMPDZ2_mR5DYAkOwsRocKtl_CfLqWdQzpSNmOiJLskx2lw89cHtNtlonxgMV178fVW_5zRVDPl2jm4fBCmxZxHV7gyD623/s1600/Picture+073.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBhu0c6DIqLLgff-DGL8fjrnYA0SzueJztHRey4itdnwNIWNEMPDZ2_mR5DYAkOwsRocKtl_CfLqWdQzpSNmOiJLskx2lw89cHtNtlonxgMV178fVW_5zRVDPl2jm4fBCmxZxHV7gyD623/s400/Picture+073.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5465189291758995250" /></a><br /><br /><strong>Başkan Farsakoğlu’ndan Kınalıada cevapları</strong><br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1815/">http://www.habervesaire.com/news/1815/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1815/"></a><br />(Video linkte)<br /><br /> <br />Hikmet Karahasan – Niso Esim<br /><br />İstanbul Kınalıada’da üç plaj tesisi ve bir restoran 19 Nisan sabahı Kıyı Kanunu’nu ihlal ettiği gerekçesiyle, bir önceki hafta ise birçok gecekondu tapusuz olduğu için Adalar Belediyesi tarafından yıkıldı. HaberVs kamerasına konuşan tesis yetkilileri, evraklarına bakılmadan, tebligat gönderilmeden işyerlerinin yıkıldığını iddia etmişlerdi. Yıkım sonrasında Adalar Belediyesi Başkanı’nın orada olduğunu ama hiç kimsenin görüşemediğini söyleyen işletme sahipleri, kendi seçtikleri bir kişinin kendilerine başkanlık yapmadığından yakınmışlardı.<br /><br />22 Nisan günü, öğlen saatlerinde Kınalıada’dan gelen yaklaşık 25 gecekondu sahibi, Büyükada’daki Belediye binasında Başkan’la görüşmek istedi. Bunun üzerine meclis salonunda bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Kanunu açıkça ihlal eden gecekondu sahiplerinin çoğu hatasının farkındaydı, çünkü hiçbirinin ruhsatı yoktu. Kınalıada sakinleri, kendi deyimleriyle “70 yıldır burada yaşamalarına rağmen”, evlerinin neden şimdi yıkıldığına anlam veremiyordu. <br /><br />Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, herkese tebliğ gönderildiğini belirterek, gecekondu sahiplerine yıkım haberinin önceden verildiğini dile getiriyor. Buna rağmen yıkım esnasında gecekondularda yaşayan insanların evlerinin yıkılmadığını belirtiyor. Farsakoğlu, bazı yurttaşların üçer tane gecekondularının olduğuna, bunlardan birinde yaşayıp, ikisini kiraya verdiklerine dikkat çekerek böyle bir duruma müsade etmeyeceklerini vurguluyor. Farsakoğlu, gecekondudan başka barınacak yerleri olmayan insanların evlerinin yıkılmayacağını da özellikle belirtiyor.<br /><br />Mustafa Farsakoğlu, toplantıdan sonra HaberVs’nin, kaçak iskele, yıkılan tesisler ve gecekondular hakkındaki sorularını cevapladı. Başkan, adalardaki iskelelerin üzerinde sorumluluklarının olmadığını, tek yetkilinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi olduğunu belirtti. Farsakoğlu, Büyükşehir Belediyesi’nin 1 Nisan tarihli “Kaçak iskeleye Adalar Belediyesi izin verdi” açıklamasına da tepkili:<br /><br />“Biz sadece Kooperatif İskelesi’nin üzerine geçici tente yapılmasına izin verdik ama onlar iskele yapımına müsaade ettiğimizi söylüyorlar!” <br /><br />Kıyıda tesisleri yıkılan işletmecilerin evraklarının olmasına rağmen, ne yazılı ne de sözlü tebliğ yapılmadan işyerlerinin yıkıldığına yönelik iddialarına ise Başkan Farsakoğlu, bu ruhsatları önceki yetkililerin gayri resmi yollarla verdiğini ve bu belgeleri düzenleyenler hakkında da hukuk mücadelesi başlatıcaklarını belirtirtiyor. Farsakoğlu, tesis sahipleri ve Kınalıada Muhtarı Hüseyin Şahin’in aksine, yazılı ve sözlü tebliğ yaptıklarını, hatta muhtara bile haber verdiklerini ifade ediyor. Farsakoğlu ayrıca bu yapıların gecekondu konumunda olması nedeniyle tebligat gönderilmeden de yıkılabileceğini savunuyor ve bu alanlara tek bir çivinin bile çakılmasının mümkün olamayacağını söylüyor.<br /><br />Yıkılan tesislerin sahipleri “Buralar kimlere peşkeş çekilecek, bundan sonra ne olacak merak ediyoruz” diye soruyor. Farsakoğlu bu konuda emin konuşuyor: “Halk plajı yapılacak, belediye tarafından işletilecek” diyor. Ada halkının ücretsiz, dışarıdan gelenlerin ücret karşılığı faydalanacağı bu plajların eskisi gibi yüksek fiyatları olmayacağını söylüyor. “Bu projeyle istihdam ve belediyeye gelir sağlayacağız. Bununla beraber kimi tesisler spor tesislerine dönüştürülecek” diye ekliyor.<br /><br />Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, yıllar önce inşa edilen yapıların kanun gereği yıkıldığını söylerken, birden fazla kanunu ihlal ederek yapılan motor iskelesinin sorumluluğunu ise hiç almıyor. Topu tamamen Büyükşehir Belediyesi’ne atan Farsakoğlu, Adalar belediye binasının bile kaçak olduğunu, üzerinde yapılan projelerin usulsüz olduğunu belirterek tartışmayı daha da ilginç bir noktaya taşıyor.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-685014592052428652010-04-26T03:04:00.000-07:002010-04-26T03:13:07.799-07:00Bayrağımızı yakanların sırrı - Fatih Çekirge'ye..<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMjwpWhAWPiv_cverkoCPA_ueoLRfffOHGgcoZvN_TAjfoYCs9ZSotuPu8rzCr-BRi9JNqwM_-ORENIUWuZKDmFdnjF_yjYfH7cfWAnbkKy5vlLQMAqo9r4xVi5MQrl6J56qPbCbMBN6aw/s1600/fft5_mf420100.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 206px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMjwpWhAWPiv_cverkoCPA_ueoLRfffOHGgcoZvN_TAjfoYCs9ZSotuPu8rzCr-BRi9JNqwM_-ORENIUWuZKDmFdnjF_yjYfH7cfWAnbkKy5vlLQMAqo9r4xVi5MQrl6J56qPbCbMBN6aw/s400/fft5_mf420100.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5464387113616847906" /></a><br /><br /><br /><br /><em>Fatih Çekirge<br /><br />DAKİKALARCA o fotoğraflara baktım. Erivan’da Türk bayrağını yakanların yüzlerine. Çoğu genç. Kimisi sırıtıyor. Kimisi öfkeyle bağırıyor.<br />Fanatizmin hortladığı o yüzler sokakları işgal ediyor. Bir başka karede yine o var...<br /> <br />Elinde meşale... Cumhurbaşkanı Gül’ün, Başbakan Erdoğan’ın fotoğraflarını yakıyor. Yine o cahil öfke var yüzlerde. Dev Ermeni bayraklarıyla yürüyorlar. Yanlarında Ermeni polisler...<br /> <br />Sanki bir futbol maçından çıkmış, holigan sürüsü gibi...<br /> <br />Bağırarak yürüyorlar... Faşizmin “ırkçı batağı”na saplanmaya hazır bir “arka sokak lümpenliği” var kıyafetlerde...<br /> <br />24 Nisan’da Erivan’da faşizm, azgın bir cehalet halinde hortluyor.</em>------<br /> <br /><br />Niso Esim<br /><br />Bugun 26 Nisan pazartesi. Vatan Gazetesi'nde 18. sayfada çıkan haberin başlığı. "ERMENİSTAN BAYRAĞI YAKILDI"<br />Adeta bir mutlu olma duygusuyla atılan başlığı, BBP'nin Taksim'de yaptığı gösterinin ayrıntıları takip ediyor. Aynı sizin yazınızdaki gibi, elleri kurt işareti yapan, tekbirler getiren çoğu genç, yüzlerinde o cahil öfke ve telaş. Dev Türkiye bayraklarıyla yürüyorlar, sanki futbol maçından çıkmış bir holigan sürüsü gibi. Dev Türk bayraklarını göndere çekerken halk, yakıyorlar cehalet korosuyla hep bir ağızdan bağırarak Ermenistan bayraklarını.<br /> <br />Keşke bu haklı isyanınıza tarafsız olabilme "CESARETİ"ni gösterebilseydiniz. Bunun temelde yanlış olduğuna, kimsenin kimsenin inandığı birşeyi yakabilme "cehaletine" sahip olmadığına dair birşeyler söyleyebilseydiniz. Türk bayrakları yakılırken, köşenizde ayırdığınız nefret söylemlerinizi, keşke Taksim'in göbeğinde Ermensitan bayrakları yakılırken de gösterebilseydiniz. Bence siz, objektif olamayan bir köşe yazarısınız. Kusura bakmayın, beni bu görüşe iten sizin taraflılığınız oldu.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-22763039799424275082010-04-07T03:13:00.000-07:002010-04-07T03:20:16.862-07:00İskele cenneti Kınalıada<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-ceMArtdTlT4Wh0GKWESdurikKXG0DaMC_zsiNBWqeh_9kEWxAnenuj8KKdvLqFm_XYD9tgwMLjSfFkNibdIN54DgOvIerjFVx7qdhGNvrJUyv6Sa1x4J4NbQTf_2MjYppk3vqv71qDgB/s1600/kinaliada_banner03_.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-ceMArtdTlT4Wh0GKWESdurikKXG0DaMC_zsiNBWqeh_9kEWxAnenuj8KKdvLqFm_XYD9tgwMLjSfFkNibdIN54DgOvIerjFVx7qdhGNvrJUyv6Sa1x4J4NbQTf_2MjYppk3vqv71qDgB/s400/kinaliada_banner03_.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5457337656119938114" /></a><br />İstanbul Kınalıada'da henüz biten motor iskelesi için inşaat ruhsatı ve Koruma Kurulu'ndan izin alınmadı. Ada halkı 250 imza topyalarak itiraz etti. Gelişmelerin basına yansımasıyla İBB ve Adalar Belediyesi birbirini suçladı. <br /><br /> <strong>İskele cenneti Kınalıada</strong><br /><br />Kısacık sahilinde üç ayrı iskeleye sahip Kınalıada’da dördüncü iskele de hizmete açıldı. İBB ve Adalar Belediyesi, bir aydır kaçak devam eden bu inşaat için ilk kez harekete geçti. Birbirini suçladı.<br /><br /><strong>Hikmet Karahasan - Niso Esim</strong><br /><br />(Video linkte)<br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1791/">http://www.habervesaire.com/news/1791/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1791/"></a>Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-75400484567141607382010-03-16T05:11:00.001-07:002010-03-16T05:16:35.811-07:00Küçük ellerin renkli dünyası<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlpYPHfca8osEbj3Y3cU2EuV46H3zr5tiERwsmcP6fx5D6woj1mrs_qULqDS1O0mMmXQTWVtUrZS-ju3Ezy_TJ2T9E6zI30KLzpfvs7fz3SmK8vlYA1toDSDxjIRidDu_A74QcYYCGiEoE/s1600-h/kacuv_.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlpYPHfca8osEbj3Y3cU2EuV46H3zr5tiERwsmcP6fx5D6woj1mrs_qULqDS1O0mMmXQTWVtUrZS-ju3Ezy_TJ2T9E6zI30KLzpfvs7fz3SmK8vlYA1toDSDxjIRidDu_A74QcYYCGiEoE/s400/kacuv_.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5449204079299501218" /></a><br />Kanserli Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV) öncülüğünde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde kanser tedavisi gören çocukların gerçekleştirdiği sanat çalışmalarının satışından elde edilen gelir, maddi durumu iyi olmayan çocukların tedavisi için kullanılıyor.<br /><br /><strong>Küçük ellerin renkli dünyası</strong><br /><br />İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde kanser tedavisi gören 3-17 yaşındaki çocukların açtığı sergide tüm çalışmalar satıldı, sergi erken kapandı.<br /><br />Niso Esim - Hikmet Karahasan<br /><br />(Video linkte)<br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1772/">http://www.habervesaire.com/news/1772/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1772/"></a><br />Kamera/Kurgu: Niso Esim<br />Muhabir: Hikmet KarahasanNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-52760478129560357642010-02-03T10:38:00.000-08:002010-02-03T10:40:40.759-08:00İstanbul’un ikinci modası<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUp468zwu3xmuos_zlBayZY94LX7ZUGS2MqFmNm2Rdy1tDOASZgu-LMD0FCnPxPt91fviFIInz3v05f3YWCyC6wGU1KTeERB2TMjlF-Dtf0vLDKh4FVYE8bDFuXeGiriOVwr9sBZF6gcnL/s1600-h/fashion420-3.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 134px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUp468zwu3xmuos_zlBayZY94LX7ZUGS2MqFmNm2Rdy1tDOASZgu-LMD0FCnPxPt91fviFIInz3v05f3YWCyC6wGU1KTeERB2TMjlF-Dtf0vLDKh4FVYE8bDFuXeGiriOVwr9sBZF6gcnL/s200/fashion420-3.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5434088842650980834" /></a><br /><br />Türkiye'nin tek moda haftası olan İstanbul Fashion Week'in açılışını ünlü oyuncu Meg Ryan'la birlikte Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve İTKİB yöneticileri yaptı. Santral İstanbul'da 6 Şubat'a kadar sürecek organizasyonda ünlü tasarımcılar ve markalar biraraya geliyor. <br /><br />Haber: Mine Savaş <br />Kamera: Niso Esim, Mert Oynargül<br />Kurgu: Niso Esim<br /><br />(Video linkte)<br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1729/">http://www.habervesaire.com/news/1729/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1729/"></a>Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-76497434971603848392010-02-02T04:59:00.001-08:002010-02-02T05:00:25.348-08:00Dikkat! Hayvan çıkabilirHaber/Kurgu: Niso Esim<br />Kamera: Mert Oynargül<br /><br />HAYDODER (Her Şey Hayvan Dostlarımız İçin Derneği) ilk etkinliğini 31 Ocak Pazar günü, Kadıköy Rıhtım meydanında gerçekleştirdi. Yaklaşık 150 hayvansever, el ele tutuşarak temsili tel örgü yaptılar. Derneğin kurucu üyelerinden Aytek Felah ve Dernek Başkanı Sevilay Bilgin Akyürek otoyoldaki hayvan ölümlerinin engellenmesine yönelik bir basın açıklaması yaptı.<br /><br />HaberVs, 26 Ekim 2009’da yayınladığı haberde otoyoldaki hayvan ölümlerine dikkat çekmiş, konuyla ilgili kurum ve kişilerin görüşlerini almıştı (Otoyoldaki ayı). HAYDODER o günlerde, Facebook’ta örgütlenmeye çalışan bir gruptu ve “Otoyoldaki Hayvan Ölümlerine Karşı Çözüm… Hedef 1 Milyon İmza” ismini taşıyordu.<br /><br />Ocak 2010’da grubun üye sayısı 120 bine ulaştı. Sayılarının 100 bine ulaşması durumunda grubun meydanlara çıkacağını dile getiren Aytek Felah, grup üyelerinin bir dernek çatısı altında toplanmasını sağladı ve Kadıköy’deki etkinlik, derneğin halka açık ilk toplantısı oldu.<br /><br /><br />Görüntülü Haber + Yazı<br /><br />(Video linkte)<br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1727/">http://www.habervesaire.com/news/1727/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1727/"></a>Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-81871047201359605022010-01-19T12:28:00.000-08:002010-01-19T12:31:02.838-08:00Üç yılda ne değişti?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpKZr0zRlWO8JddcL1Nxi-e_4YoIiN5LfMeICmwiKaDFDhG1NEAAmDpupt8ZhAMhOycKlFfYt8Bitu_OxxIeJUCjFIUj-u5qE00UUOpzBGel8Midig-t67-uktH5CwUCws3meQG2jnSUzq/s1600-h/hrant.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 133px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpKZr0zRlWO8JddcL1Nxi-e_4YoIiN5LfMeICmwiKaDFDhG1NEAAmDpupt8ZhAMhOycKlFfYt8Bitu_OxxIeJUCjFIUj-u5qE00UUOpzBGel8Midig-t67-uktH5CwUCws3meQG2jnSUzq/s200/hrant.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5428551101578018946" /></a><br /><br />HaberVesaire - Gazeteci Hrant Dink, öldürülüşünün 3. yıldönümünde anıldı. <br /><br />Görüntülü Haber + Yazı<br /><br />(Video linkte)<br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1713/">http://www.habervesaire.com/news/1713/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1713/"></a>Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-62279199189845508502010-01-15T12:04:00.000-08:002010-01-15T12:06:41.262-08:00Sulukule'nin altı<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjv8wQu21dGHJTs7HCx6Ph3a1C-5Nx0J1Pta1x5r71I5sf-Sk0ocY_5XwKs-RDiuDBY6R6D9sClTBG7KVamq_LpTFjW1W9gBL4ET40cFL9neBcIm2m0iwJWLe2Vb0fLuFlrsF38ZbnHGQce/s1600-h/sulu.bmp"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjv8wQu21dGHJTs7HCx6Ph3a1C-5Nx0J1Pta1x5r71I5sf-Sk0ocY_5XwKs-RDiuDBY6R6D9sClTBG7KVamq_LpTFjW1W9gBL4ET40cFL9neBcIm2m0iwJWLe2Vb0fLuFlrsF38ZbnHGQce/s200/sulu.bmp" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5427060269256469570" /></a><br /><br />Kentsel dönüşüm tartışmasının en alevli alanı Sulukule'de yok edilen kültürü geri getirmek artık mümkün değil. Ama İstanbul için bir şans daha var: Sulukule'nin altı.<br /><br />- Görüntülü Haber -<br />Kamera: Mert Oynargül - Görkem Keser<br />Kurgu: Niso Esim<br />Yazı: Gökhan Tan<br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1702/">http://www.habervesaire.com/news/1702/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1702/"></a>Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-50962064181800073612010-01-06T10:19:00.000-08:002010-01-06T10:21:05.389-08:00Bir garip Kazım Kazım<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7rncwZ-8cAhj-wE1k-7F5K-wWnLTADKPHMwMeTlXOZgVqLI4tnlzUWj8wWhK0tAfqZFjSgYjZMZmsP1QOYfHAkSo0uWuh8QyPLXDb7fnhRCFnr9oRhECGS6ra1_6G1TAjmNCK1PpGV1A8/s1600-h/kazm.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 134px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7rncwZ-8cAhj-wE1k-7F5K-wWnLTADKPHMwMeTlXOZgVqLI4tnlzUWj8wWhK0tAfqZFjSgYjZMZmsP1QOYfHAkSo0uWuh8QyPLXDb7fnhRCFnr9oRhECGS6ra1_6G1TAjmNCK1PpGV1A8/s200/kazm.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5423693369715667762" /></a><br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1689/">http://www.habervesaire.com/news/1689/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1689/"></a><br /><br /><br /><br />Fenerbahçe’de oynamaya başladığı 2007/08 sezonundan itibaren medyanın en çok ilgi gösterdiği futbolculardan biri Colin Kazım Richard. Bunun en büyük nedeni şüphesiz, Kazım’ın sahada olduğu kadar saha dışında da markajı zor bir futbolcu olması. Bu güçlük Fenerbahçe’yi de sıkıntıya sokmuş olmalı ki, kulübün kendisine “Bonservisini getir, istediğin yere git” dediği öne sürülüyor. Diğer taraftan Kazım’ın da buna, yeni bir menajerlik firmasıyla anlaşarak ve Türkiye’deki banka hesaplarını vatandaşı olduğu İngiltere’ye taşıyarak cevap verdiği dile getiriliyor. <br /><br />Gazetelerde bugün yer alan haberlere göre Fenerbahçe yönetimi, düzensiz yaşamı nedeniyle kadro dışı bıraktığı futbolcusuna bu kararını FIFA yönetmeliğinde böyle bir madde bulunmadığı için resmi olarak iletemiyor (Bir garip kadro dışı). Aynı habere göre, Teknik Direktör Daum’un muhalefetine rağmen kadro dışında bırakma kararını veren Başkan Aziz Yıldırım’dan görüşme talep Kazım, kararını bu görüşme sonrasında verecek. <br /><br />Öyle görünüyor ki, sezonu Fenerbahçe’de tamamlasa bile ele avuca sığmayan Kazım’ın kulüple toplam dört yıllık sözleşmesini tamamlaması mümkün olmayacak. Genç futbolcunun (23 yaşında) kısa geçmişi de bu olasılığın çok uzak olmadığını gösteriyor. <br /><br />Kendi ismiyle çağrılmayan “Kazım” <br /><br />Kıbrıs Türk’ü anne ve Antigualı (Karayip Denizi’nin doğusunda yer alan bir ada) babanın çocuğu Colin Kazım Richard 1986 Londra doğumlu. 21 yaşında Türkiye’ye transfer olana kadar futbolseverler onu bu ismiyle tanıdı. Annesi Türk olduğu için ulusal takımda oynayabilen Kazım, 2007’de Teknik Direktör Ünal Karaman’ın daveti ile Ümit Milli Takım forması giydi. Bu davet ona sadece forma değil bir de isim kazandırdı: Türk pasaportu alırken Colin ön adının kabul edilmemesi üzerine Kazım ismini aldı. Siyahi futbolcu, aynı yıl Times Online’ın Britanya edisyonuna verdiği röportajda “Kazım ismini seçtim ama o ben değilim. Ben hâlâ Colin’im” diyordu (From Bury to Brazil, the rise of a boy called Colin Kazim-Richards). <br /><br />Kazım (ya da kendi tercih ettiği ismiyle Colin) ismi konusunda tereddüt yaşamasa da bu “ayrılık” Türkiye basınına ikilem yaşattı. TV spikerleri her Colin deyişinde bunu Kazım olarak düzeltme ihtiyacı duyuyor, futbolcunun ismi aynı yayında Kazım ve Colin arasında gidip geliyordu. Hâlâ da öyle. <br /><br />Colin’in “ayak sesleri” <br /><br />Futbol serüveni de, ismi kadar maceralı Kazım’ın. Profesyonel lisansını, üç yıl boyunca alt yapısında yer aldığı İngiltere League Two (ikinci lig) takımlarından Bury’de 2004 yılında alıyor. Aron Bery isimli ateşli bir Brighton & Hove Albion Kulübü taraftarının ısrarı onu bir yıl sonra, İngiltere’nin bir üst futbol ligine (Championship) götürüyordu. Coca Cola’nın düzenlediği bir yarışmada kazandığı 100 bin poundu kulübüne bağışlayan Bery, bu bağış karşılığı Colin’in Brington’a transferini şart koşuyordu. Kulübe 250 bin pounda mal olan bu transfer Colin’in “Coca Cola Kid” olarak anılmasına yol açmıştı. <br /><br />Colin, “Brighton & Hove Albion” formasıyla 2005/06 sezonunda 43 maçta oynadı ve fileleri 6 kez havalandırdı. İki yıl sonra başlayacak Türkcell Süper Lig kariyerinde sık sık karşılaşacağımız “arızaları” da bu kulübün sporcusuyken çıkarmıştı. Oyuna genellikle ikinci yarıda dahi olan Colin, 2006/07 sezonunun ilk karşılaşmasında sahaya çıkan 11 arasında yer bulamayınca Brington’tan transferini talep ediyordu. <br /><br />Colin’in talebi kulübü tarafından dikkate alınıyor ve futbolcu, transferin son gününde Premier League ekiplerinden Sheffield United’a gidiyordu. Sheffield bu transfer için 150 bin pound ödemişti. Bir başka deyişle Colin, bir alt lige transfer olurken ödenenden daha az ediyordu. Nitekim Sheffield formasıyla çıktığı 27 maçta sadece bir gol atabiliyor ve 19 yaşındaki yıldızın kariyeri adeta düşüşe geçiyordu. <br /><br />Derken Colin, Ümit Milli formasıyla gösterdiği performansın ödülünü Fatih Terim’in A Milli Takım’ına çağırılarak alıyor ve Brezilya’ya karşı forma giyerek ismini Türkiye’de de duyuruyordu. Türk statüsünde oynayabilen bir Premier League oyuncusu İstanbul kulüpleri için dayanılmaz bir cazibe yaratmıştı. 2007/08 sezonunun başında Colin, kendisini almak için yarışan Beşiktaş ve Fenerbahçe arasında büyük bir rekabet yaratmış ve ipi göğüsleyen Kadıköy ekibi 1,1 milyon pounda genç sporcuyu kadrosuna dahil etmişti. <br /><br />“Büyük kulüp” günlüğü<br /><br />Times’a verdiği röportajda “Fenerbahçe büyük, çok büyük bir kulüp. Birlikte oynayacağım Roberto Carlos ve Stephen Appiah, benim televizyonda seyrettiğim yıldızlardı” diyordu. Zico’nun yönetiminde o sezon 33 maçta forma giyen “Kazım”, takımın başında İspanyol Aragones’in olduğu 2008/09 sezonunda ise 27 maçta görev aldı. Ama ne bu dev isimler ne de kendi deyimiyle “büyük Fenerbahçe” Kazım’ın derdine ilaç olabiliyordu. <br /><br />Son iki takımında da olduğu gibi Fenerbahçe’de de sürekli forma şansı bulamayan Kazım, Şampiyonlar Ligi’nde Kasım 2008’de İstanbul’da oynanan Arsenal karşılaşmasında ilk 11’de yer bulamayınca Aragones’e isyan ediyor ve kadrodan çıkarılarak maçı tribünden izliyordu. Aragones ise maç sonrasında bu tepkiyi “Kazım’dan daha iyi şeyler yapacak oyuncularım olduğunu düşünüyordum. Hepsi bu” diye yanıtlıyordu. Vatan gazetesinin iddiasına göre bu kriz, yine Şampiyonlar Ligi’nde Aralık 2008’de oynanan Dinamo Kiev karşılaşması öncesinde daha da tırmanıyordu. Kazım, son idmana katılmadığı gerekçesiyle kendisini kadroya almayan teknik direktörün odasına girip küfür ediyordu (Colin Kazım Aragones’e küfretti).<br /><br />Devam eden 2009/10 sezonunda Christoph Daum, Kazım’a şimdiye kadar 11 maçta görev verdi. Kazım görev aldığı 11 karşılaşmada 3 gol buldu ve 5 sarı, 1 kırmızı kart ile bir önceki sezonda 27 karşılaşmada gösterdiği başarıya 11 maçta hem golleri ile hem gördüğü kartlarla ulaşmış oldu. Daum, tribün tarafından yuhalansa bile genç futbolcusuna destek oldu. Avrupa Ligi’ndeki Twente maçı sonrasında “Hep birlikte Kazım’a sahip çıkmamız gerekiyor. Herkesten, taraftardan Colin’i desteklemelerini istiyorum” dedi. <br /><br />Kasım ayındaki Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi, Kazım’ın Türkiye kariyerinde unutulmaz gelişmelere sahne oldu. Genç futbolcu maçtan önce Twitter sayfasına “8JK’yi parçalamaya gidiyoruz” dedi. Takımının 3-0 kaybettiği karşılaşmanın 76. dakikasında hakeme küfür ederek kırmızı kart ile oyun dışı kaldı ve Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu tarafından 4 maç men ile cezalandırıldı. Maç sonrasında yine Twitter’da ile taraftarlarından özür dileyen Kazım, “Cezalı olduğum süre içerisinde, çok çalışıp, takımımıza bir an önce geri dönmek ve Fenerbahçe’nin başarılarına katkıda bulunmak için elimden geleni yapacağımdan emin olun. Hayatımın her gününde herkes gibi, iyi veya kötü tecrübelerimden bir şeyler daha öğreniyorum. Bu da benim için o tecrübelerden biri oldu. Bir kere daha hepinizden özür diliyorum” yazıyordu. <br /><br />“Uçarı, hatta deli doluyum”<br /><br />Medya, cezalı olduğu dönemde “elinden geleni yapan” Kazım’ın 29 Kasım sabahı idmana giderken büyük bir trafik kazası geçirdiğini bildiriyordu. Üstelik, iddiaya göre Kasımpaşaspor yenilgisinden sonra Kazım, gece kulübünde sabahlamıştı ve antrenmana yetişmek için hız yapıyordu. <br /><br />Bu konu tartışılırken ardı ardına çıkan “bahis-şike iddiaları” ve “kelepçeli grup seks” haberleri birbirini takip etti. Kazım bu iddiaları “Evet, ben biraz uçarıyım, hatta deli doluyum. Gezmeyi, eğlenmeyi severim. İnsanlar beni bu konularda eleştirebilir, yargılayabilir. Ama kimse beni şikeyle suçlayamaz. Çünkü şike başka bir şey. Bir namus meselesidir. Ben o işlere hiçbir şekilde bulaşmadım. Dolayısıyla kimse benim namusuma laf söyleyemez” sözleriyle cevapladı (Namusuma laf söyletmem).<br /><br />Kulüp yöneticileri Şekip Mosturoğlu ve Ali Koç’a göre bu iddialar “Şampiyonluğun habercisi”ydi. Mosturoğlu’na göre ise “İspat edilene kadar Kazım herkes kadar masum”du. <br /><br /><br />Gelecek Kazım<br /><br />Fenerbahçe yönetimi, kadro dışı bırakma kararını resmi olarak açıklamasa da, masum olduğunu dile getirdiği genç futbolcusunun “uçarılığı, hatta deli doluluğu”ndan usanmış görünüyor. Belli ki, doğru olsun olmasın, saha dışında yaşanan bunca şeyin sahadaki karşılığını görmekte zorlanıyor. Futbolcunun 5 milyon avro olarak belirlenen bonservis ücretinde de indirime gidileceği konuşuluyor. Haberlere göre Daum, onun takımında kalması için çaba harcıyor. Diğer taraftan Kazım, kendisine İngiltere’de kulüp arıyor. <br /><br />Oynadığı takıma renk getirdiği tartışma götürmeyen, gençliğini dolu dolu yaşayan bu yıldıza bir İngiliz kulübünün talip olması sizce de mümkün mü? <br /><br />Kısa futbol geçmişi, Kazım (Colin) Kazım’ın Fenerbahçe’de 2011’de sona erecek sözleşmesini tamamlayamama ihtimalini güçlendiriyor. <br /><br />Ve en önemli soru, son günlerde yaşanan kriz bir şekilde atlatılsa bile Kazım’ın bundan bir “ders” çıkarıp çıkarmayacağı…Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-5753417545153690592009-12-17T09:12:00.000-08:002009-12-17T09:14:47.744-08:00Adım adım aşk<a href="http://www.habervesaire.com/news/1669/">http://www.habervesaire.com/news/1669/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1669/"></a><br /><br />(Video linkte)<br /><br />Ceyda ve Emrah Altuntecim çifti, tasavvufa duydukları ilgi sonrası bir anda kendilerini Mevlana’ya ulaştıracak yolu adımlarken buldular. Altuntecim çifti sevgi, umut ve aşka dikkat çekmek amacıyla 48 gün süren yolculuklarını 1.5 milyon adımda noktaladılar.<br /><br />Adım adım aşk<br />Burada anlatılanlar, İstanbul’dan başlayıp Konya’ya kadar 8 ayrı kenti adım adım geçerek yapılan bir yolculuğun hikayesi. Ceyda ve Emrah Altuntecim, Mevlana’nın “Gel” çağrısına uyarak çıktıkları yolculuğu anlatıyorlar…<br /><br />Dila Özsoy / Niso EsimNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-82305145040261139392009-12-15T13:43:00.000-08:002009-12-15T13:46:08.188-08:00İstanbul’un ‘tatlı’ belleği: Baylan<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjnuJlJcu8JXKr1DOQa5X0ggfTyq5FF5aJi3viRSQZoJFD-y9WXdOBhe2JycPUNvb-ReckK38y8RtF5QZfJT82Og7q_bOm5X5Vp4Gjn7DbrNST_Ucz1WUgJM-R5KKhTJPoSWmasmFbV2zl/s1600-h/baylan_banner_.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 134px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjnuJlJcu8JXKr1DOQa5X0ggfTyq5FF5aJi3viRSQZoJFD-y9WXdOBhe2JycPUNvb-ReckK38y8RtF5QZfJT82Og7q_bOm5X5Vp4Gjn7DbrNST_Ucz1WUgJM-R5KKhTJPoSWmasmFbV2zl/s200/baylan_banner_.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5415582482369241330" /></a><br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/news/1667/">http://www.habervesaire.com/news/1667/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1667/"></a><br /><br />(Video Linktedir)<br /><br /><br />Yazı: Gökhan Tan<br />Görüntülü haber: Sinem Yapıcıkardeşler<br />Kamera/Kurgu: Niso Esim<br /><br />“Bu firma sadece benim değil” diyor Baylan Pastanesi’nin sahibi Harry Lenas, “aynı zamanda sizin de, sizin çocuklarınızın da, torunlarınızın da…” <br /><br />HaberVs muhabirleri Sinem Yapıcıkardeşler ve Niso Esim, Harry Lenas’la, sadece İstanbul’un en eski pastanesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin en köklü markalarından Baylan’ın, kakao ürünleri firması ALTINMARKA’ya satışının yapıldığı haberi üzerine görüştü. Ve pastanenin ikinci kuşak sahibi Lenas, firmayla imzaladığı ortaklık anlaşmasını yukarıdaki sözlerle cevapladı: “Bu firma ölmesin. Ben 86 yıl taşıdım bu bayrağı. Ama benim kendi çocuğum yok. Anlaşma, bu bayrağın taşınması için yapıldı.” <br /><br />Hemen düzeltelim; Baylan’ın Ülker Grubu’na satıldığı haberi geçtiğimiz günlerde basında yer almıştı. Satış haberi doğru olmakla birlikte, anlaşmanın yapıldığı firmanın ismi bu haberlerde yanlış verildi. Harry Lenas’ın aktardığına göre o hayatta olduğu sürece (yaşının yazılmasını istemiyor!) yönetim Lenas’ta olacak. Lenas’tan sonra yönetim bu firmaya geçecek. <br /><br />“Baylan İstanbul için –Harry Lenas’ın mütevazılığını bir an için unutup- Türkiye için ne ifade ediyor” diye soralım. Cevabı epey uzun: <br /><br />İlk Baylan, 1923’te Beyoğlu’nda açılıyor. (Pastanenin ilk ismi, Fransızca L’Orient (Şark) sözcüğünün okunuşu olan Loryan). Beyoğlu’ndaki bu ilk pastaneyi, 1925’te Karaköy meydanındaki ikinci şube izliyor. Arnavutluk göçmeni, Rum Filip Lenas’ın açtığı bu iki işletme kısa zaman içerisinde dönemin önemli pastaneleri Markiz, Lebon ve Moskova ile rekabet edebilecek seviyeye gelir. Çünkü Filip Lenas, pastacılığı Fransızların çalıştırdığı ve Türkiye’nin ilk çikolata imalathanesi Mulatiye’de öğrenmiştir. <br /><br />Her iki şube de, muhit değiştirmemekle birlikte farklı binalara taşınıyor. Bu şubeleri, 1939’da Karaköy’de faaliyete geçen Baylan Çikolata Fabrikası izliyor. Ve tıpkı şubeler gibi bu fabrika da 1953’te taşınarak Gayrettepe’ye gidiyor. Ancak “kötüleşen şartlara dayanamayan” Beyoğlu Baylan 1967’de, fabrika 1984’te, bugün Axa Oyak’ın bulunduğu tarihi binada faaliyet gösteren Karaköy Baylan ise, bu binanın onarıma girmesiyle 1992’de kapanır. <br /><br />Ansiklopedilerde bulabileceğimiz bilgiler Baylan’ın Cumhuriyet’le başlayan öyküsünün kilometre taşlarını belirtiyor. Ancak, insanlar için ne ifade ettiğini pastanenin internet sitesindeki şu bilgide bulabiliyoruz: <br /><br />“Karaköy’deki Baylan Tünel ile Karaköy’e inen Kadıköy yolcularından bir çoğunun vapura koşmadan önce ayakta ‘Cup Griye’ yedikleri, pasta ve çikolata aldıkları bir dükkan konumundayken, Kadıköy Baylan da asmalı bahçesiyle her yaştan insanın severek gittiği bir pastane olarak bilinir. Beyoğlu’ndaki Baylan ise her dönemde ünlü edebiyatçıların buluştukları, toplanıp söyleşiler yaptıkları bir yer olarak anılarda kaldı.” <br /><br />Yine sitedeki bilgiye göre Beyoğlu Baylan’ın müdâvim edebiyatçıları arasında Atilla İlhan, Oktay Akbal, Behçet Necatigil, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Haldun Taner, Cemal Süreyya, Salah Birsel, Peyami Safa, Orhan Kemal, Orhan Duru, Ahmet Oktay, Fethi Naci, Leyla Erbil, Tomris Uyar ve Sevim Burak gibi isimler var. “Baylancılar” olarak anılan bu isimlerin yarattığı ekol edebiyatımızda Baylancılar Akımı olarak anılıyor.<br /><br />İşte Baylan’ı nostaljik bir ansiklopedi maddesi yapmaktan öteye ve bugüne kadar taşıyan yer ise, Filip Lenas’ın küçük oğlu Mihal tarafından 1961 yılında açılan Kadıköy şubesi. Kadıköy Baylan, günün her saati işinin başındayken görebileceğiniz Haryy Lenas tarafından yönetiliyor. <br /><br />Doğrusu Harry Lenas da sahibi olduğu Baylan gibi ansiklopedide maddesi yazılabilecek bir isim. Filip Lenas’ın büyük oğlu Harry, alaylı babasının aksine pastacılık eğitimini Zuckerbaecker Schule (Viyana) ve Richmont Fachshule’de (Luzern, İsviçre) almış. Mövenpick Restaurant’da çalışmış, Gefrat Solingen’de çikolatacılık kurslarına katılmış. 1954’te Türkiye’ye döndüğünde Karaköy’de tünel çıkışının karşısında ilk gündüz barı “Tagesbar”ı açmış. <br /><br />İşte Baylan’ın damaklarımıza armağan ettiği, başta Cup Griye olmak üzere pek çok tatlı lezzet Harry Lenas’ın elinden çıkma. Baylan Pastanesi, 1960’lı yıllarda çıkardığı ürünlerle Türkiye’de tatlı sektörüne yön veren bir marka haline geldi. Ve 86 yıl önce başladığı, günün tanımıyla “butik” üretimi bugüne taşıdı. <br /><br />Baylan ve Harry Lenas, İstanbul’un “tatlı belleği”. Ama Lenas’ın, bu sayfadaki kutucuğa tıklayarak izleyebileceğiniz görüntülü haberin sonunda söylediklenin altını çizmek lazım: “Fazla şube açmayacak Baylan. Çünkü fazlalaşırsa kontrolü de kaçırırsın, kaliteyi de bozarsın. Az ve öz olması lazım. Bu meslek el işidir, fabrikasyonla olmuyor. Emek ister.” <br /><br />Uzun bir ömür dilediğimiz Harry Lenas’ın Baylan hakkındaki temennisinin doğru çıkmasını umuyoruz.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-4040879631298449542009-12-09T08:16:00.000-08:002009-12-11T11:47:34.572-08:00Serap ve Ceylan (Ceylan gözlü Serap)<a href="http://www.habervesaire.com/news/1662/">http://www.habervesaire.com/news/1662/</a><a href="http://www.habervesaire.com/news/1662/"></a><br /><br />Bundan yaklaşık bir ay önce, 7 Kasım 2009’da, haber ajansları bir haber servise koydu. İstanbul Küçükçekmece’de Abdullah Öcalan’ın hücre koşullarını protesto eden bir grupu gösterici, bir belediye otobüsüne molotoflu saldırı düzenlenmişti. Molotof, otobüsü terk etmek için arka kapıya yönelen bir kızın üzerinde patlamıştı. İşte o kız, Serap Eser, o günden beri televizyonlarda ve gazetelerde zavallı yanmış bedeniyle karşımızda. İsmini artık hepimizin bildiği Serap, 7 Aralık günü yaşam mücadelesini kaybetti. <br /><br />Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk’ün “Eylemler demokratik tepki” dediği bir döneme denk gelen bu korkunç ölümün gerekçesi, elbette demokratik ya da anti-demokratik hiçbir eylem ve tepkiyle açıklanamaz. Bu nedenle olsa gerek, artık hemen hiçbir konuda uzlaşamayan medyamızı ortak bir noktada buluşturdu. “Yandaş” ya da değil, 8 Aralık tarihli hemen tüm gazetelerde manşet Serap’a ayrılmıştı. Farklı ideolojilere sahip olsalar da, benzer tutum sergilediler. <br /><br />Serap’ın ölüm haberini aldığımız 7 Aralık günü, Tokat’ta devriye gezen jandarma timinin bir terör saldırısının hedefi olduğunu ve 7 askerin hayatını kaybettiğini, 3’ünün de yaralandığını öğrendik. Aynı güne denk gelen bu iki olay, her iki haberin medyaya yansıma biçimine katkıda bulundu, güçlendirdi. <br /><br />Serap Eser 17 yaşındaydı. Ama onun gibi, hiçbir gerekçeyle açıklanamaz şekilde hayatını kaybeden bir evladımız daha vardı: Serap’ın Diyarbakırlı 13 yaşındaki “kardeşi” Ceylan Önkol. Benzer bir kaderi paylaşmalarına rağmen Ceylan’ı çok daha geç öğrenebilmiştik. Bu “kaderi” bize Taraf gazetesinin ısrarı duyurmuştu, 30 Eylül tarihli Ceylan’ı vuran devlet firarda başlıklı haberiyle. <br /><br />Gerçekte olay günü, Doğan Haber Ajansı “Bulduğu cisim elinde patlayan çocuk öldü” başlıklı bir haber geçmişti. Haberin, Hürriyet‘in internet sitesine aynen şöyle yansımıştı:<br /><br />“Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde, yerde bulduğu cismin kurcalarken elinde patlaması sonucu 13 yaşındaki Ceylan Önkol, yaşamını yitirdi. Lice’nin Şenlik köyü Hambat mezrası yakınında oyun oynayan Ceylan Önkol, arazide bir metal cisim bularak kurcaladı. Önkol, cismin patlaması sonucu olay yerinde yaşamını yitirdi. Jandarma olay yerinde inceleme yaparken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.” Bu bir paragrafla geçiştirilen ölüm, koskoca basınımızı daha fazla merak ettirmemişti. <br /><br />Soruşturmayı yürüten Savcı Mustafa Kamil Çolak, olayın yaşandığı Hambat mezrasına “can güvenliğim yok” gerekçesiyle gitmemiş ve köy imamını olay mahalini kamerayla çekmekle görevlendirmişti. Taraf gazetesine bu gelişmeyi, olay günü ve sonrası herkese haber vermeye çalışan ama kimsenin ilgilenmediğini söyleyen köy muhtarı duyurmuştu. Görgü tanıklarına göre Ceylan nereden geldiği belli olmayan bir mermi ile hayata gözlerini yummuştu. Emniyete göre patlayan bir mühimmattı. Yerde duran cisim, elindeki tahta ile dokunduğu için patlamış ve Ceylan ölmüştü. Ne tesadüftür ki Ceylan’ın el, ayak ve diz kapakları parçalanmamıştı.<br /><br />Haberin Taraf’ta yayınlandığı gün, Yayın Yönetmeni Ahmet Altan da köşesini Ceylan’a ayırıyordu. (Küçük Kız) <br />Altan devam eden iki günü de aynı konuya ayırdı. 1 Ekim tarihli Susacak mısınız başlıklı yazısında siyasilere, 2 Ekim tarihli Göbeğini kaşıyan gazeteci… başlıklı yazısında, üç gün geçmesine rağmen haberi görmemekte direnen gazetecilere sesleniyordu. Medya, Altan’ın ancak bu üçüncü yazıyı kaleme aldığı gün habere yavaş yavaş yer vermeye başlamıştı. Ama bu “ilgi” bile olayın daha ziyade adli tıbbı ilgilendiren yönü ve “kaza”nın oluş şeklini anlama çabasıyla sınırlı kalıyordu. Kimse Türk askerinin mühimmatından olabileceğine ihtimal vermek istemiyordu, zaten neticede suç “cismin” üstüne tahtayla vuran Ceylan’ındı! <br /><br />Ceylan Önkol’un nasıl öldüğü (öldürüldüğü?) hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş değil. Olayı “terörle mücadele” ya da “terör örgütünün eylemi” kapsamında değerlendirmeyi bile başaran savcılık, bir sorumlu bulamadı. <br /><br />Serap Eser ve Ceylan Önkol. Kaybettiğimiz bu iki can, medyada diğerinden daha az yer almayı hak etmiyordu. <br /><br />Serap İstanbul’da öldü. Buna Abdullah Öcalan’ın hücre koşullarını protesto eden göstericilerin attığı molotof kokteyli neden oldu.<br /><br />Ceylan Diyarbakır’da öldü. Ateş edilme iddiası yanlış ise, buna yerde bulduğu “askeri mühimmat” neden oldu.<br /><br />Aralarında ne fark vardı?Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-42413567177445403272009-12-07T11:14:00.000-08:002009-12-07T11:20:47.535-08:00Bir Kan İçici Olarak İtiraz EdiyorumHaber Vaktim’de 2009-01-05 tarihinde çıkan bu yazının şüphesiz, olaya hangi açıdan baktığını gözler önüne seriyor. Başlık olarak “Kan içerek sarhoş oluyorlar” cümlesini kullanan sözde gazeteciler, Gazze’deki savaşa ortak ettiği yahudilerin, “kimisinin” kan içici olduklarını saptamış. Herhangi bir göndermede bulunulabileceğini düşünen okurlar, sanırım kan içme olayını “savaşta akıtılan kanlar” olarak karşılarına çıkacağını düşünüyorlardı. Ancak ne yazıkki Vaktim’in dile aldığı bu saldırgan ve faşizan dil beni bir kez daha bu gazeteye karşı hayrete düşürdü.<br />Spotta kullanılan “muharref Tevrat” cümlesi ile yazarın ve genel okuyucunun, Tevrat’ın değiştirildiğine ve ona inanılmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Kaynağını “değiştirilmiş” diye düşündüğü Tevrat’ın iki tane bölümünden alıntı veren HaberVaktim ayetleri kendisi değiştiriyor olacak. Çünkü iddia ettikleri Hezekiel Bölümü’nde anlatım bu kadar kısa tutulmamış. “ Ve sen, adem oğlu, Rab Yehova şöyle diyor: Her çeşit kuşa ve kırın bütün canavarlarına de: Toplanın da gelin: sizin için keseceğim kurbana, İsrail dağları üzerindeki büyük kurbana her yandan toplanın da et yiyin ve kan için. Yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını, koçların, kuzuların ve ergeçlerin, boğaların kanını içeceksiniz, hepsi Başanın semiz hayvanlarıdır. Ve sizin için kestiğim kurbandan, doyuncaya kadar yağ yiyeceksiniz ve sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz. Ve atlara ve cenk erlerine soframda doyacaksınız, Rab Yehova’nın sözü.” Şayet bu ayetin anlamları farklı yerlere çekilebilir ama açıkça görünen ne olursa olsun herhangi bir insan eti yenildiğinden ve kanı içildiğinden bahsedilmemektedir. Günümüzde Yahudilikte et yemenin temel kuralı şöyledir, et alınır, evde iyicene tuzlanır(tuzlanma işlemi) ve bırakılır. Böylelikle hayvanın kanının iyicene akması sağlanır.(Yahudilikte bir hayvanı yerken mutlaka kanının akıtılması şartı vardır) Zaten haberde, gerçekten böyle bir eylemi gerçekleştiren bir fanatik yahudi ile görüşülmemesi bize bu haberin gerçekliğinden şüphe etmemizi sağlıyor. <br />Haber Vaktim yazarı, ilk alıntı yaptığı ayeti değiştirdiği ve kısalttığı gibi ikincisi Yeremya Bölümü’nde de aynı işlemi uygulamış. “Ne zaman seninle çekişsem, sen haklısın, ya Rab; fakat hükümler hakkında yine seninle söyleşeceğim; niçin kötülerin yolu uğurlu, hainlerin hepsi kaygısız? Onları sen diktin de kök saldılar; büyüyorlar da meyve veriyorlar; ağızlarında sen yakınsın, fakat gönüllerinden uzaksın. Ve sen, ya Rab, beni biliyorsun, beni görüyorsun ve sana karşı yüreğim nasıldır deniyorsun; onları kasaplık koyun gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.” Bu bölümünde haberde kısaltılmış ve çarpıtılmış verildiği görülebilir. Söz konusu bölüm kısaltılarak her türlü yorumlanabilir ama bu bölümde kötü ve inanmayan insanlardan bahsediliyor ve Allah’ın onları zamanı geldiğinde cezalandıracağı vurgusu yapılmış. Haberin devamında bahsedildiği gibi Yahudilikte herhangi bir büyü işlemi yoktur ve yazıldığı gibi kan almak için sayısız insanın öldürüldüğü tamamen hayal ürünüdür.<br />Bahsedilen Pesah bayramında (Passover-Hamursuz) sanıldığı gibi ekmeklerde insan kanı ya da özellikle erkek çocuk kanı kullanılmamaktadır. Günümüzde işlenmemiş un ve su ile üretilen ekmekler, çeşitli marketlerde satılmaktadır.<br />Haberde kullanılan gerçek bir kaynak bulunmamaktadır. Haber yazılırken, günümüzde yaşayan önemli din adamlarından herhangi bir fikir alınmamış, haber tamamen 1200 yıllara dayanan hadiselere ve efsanelere göre kurgulanmış. Olaya tek bir açıdan bakan ve hiç sorgulama gereği duymayan zihniyet, küçük çocukların iğneli fıçılara konularak kanının tamamen çekildiğini ifade etmekte. Bu iğneli fıçı olayı söylendiği gibi birtakım Hıristiyan düşünürlerin ortaya attığı fikirlerden biridir. Bu da zamanında tarihte yapılan en büyük Hıristiyan anti-semitizmidir ve tamamen uydurmadır. <br /><br />Haberin sonunda verilen beş adet örneğin, hiç biri kanıtlanmamış ve gerçek olup olmadığı bile belli olmayan cinayet haberleridir. En azından herhangi bir kaynak kullanılmadığı için öyle düşünebiliriz.<br />Haberde görsel olarak, gözünden kan gelen bir insan portresi kullanmış Haber Vaktim. Kimi efsaneye göre vampirler üzüldüğünde kan ağlarlar. Eski bir türk geleneğine göre, ölen kişilerin arkasından acısını belli etmek isteyen insanlar, gözleri ve yanakları arasını bıçakla keserek kanatırlarmış. Tabi bunun da bir efsane olduğu unutulmamalıdır. Yahudileri, vampirlerle özdeşleştiren Vaktim, bu görselinde bir Yahudi olduğuna dikkat çekiyor olabilir. Ya da bir gün tüm bu yaptıklarından dolayı kan ağlayacakları düşündürtülebilir.<br /><br />Anayasanın 10. maddesine göre “Dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep, maluliyetinden dolayı ayrımcılık yapılması yasaktır.” Haber Vaktim’ in bu ve bunun gibi her gün yaptığı sayısızca haber ile gözle görülür bir ayrımcılık yapmakta. Halkı yanlış yönlendirmekte ve bir dini ve o dinin bireylerini saldırgan bir tavırla aşağılamakta, çok zor ve kötü bir duruma sokmakta. <br />Yazının tümünün gazetecilik ve etik anlayışına uygun olmadığını, Haber Vaktim ve bunun gibi gazetelerin yaptığı bu saldırgan, ötekileştirici, ırkçı ve ayırımcı haberlerin yazılı basının gelişmesi yönünde hiçbir pozitif katkısının olamayacağı, adeta bu ve bunun gibi yalan ve yanlış haberlerle, yazılı basının inandırıcılığını kaybetmesine bir ışık tutmaktadır.<br /><br />Herkesin barış içinde ve dinlerini özgürce yaşayabilecekleri bir dünyada yaşayabilmesi dileği ile...<br /><br />Haber Vaktim'de çıkan haber.<br /><a href="http://www.habervaktim.com/haber/50264/kan_icerek_sarhos_oluyorlar.html<br />">http://www.habervaktim.com/haber/50264/kan_icerek_sarhos_oluyorlar.html<br /></a><a href="http://www.habervaktim.com/haber/50264/kan_icerek_sarhos_oluyorlar.html<br />"></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFi629yD4_iJWYT4YbhIaeXNUBlmE6lX4aRExy27aWzkomosY34iKNo5ucVm6yjmgjWbCmFRvIZF20rzB69YCMcdGCZr1Puc1nVgGt1BWTkG-a4G_vMr8z3EL2MhHOR5cGz_GqWrmy-DNi/s1600-h/kangoz.JPG"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 199px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFi629yD4_iJWYT4YbhIaeXNUBlmE6lX4aRExy27aWzkomosY34iKNo5ucVm6yjmgjWbCmFRvIZF20rzB69YCMcdGCZr1Puc1nVgGt1BWTkG-a4G_vMr8z3EL2MhHOR5cGz_GqWrmy-DNi/s200/kangoz.JPG" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5412576199063946178" /></a><br /><br />Kan içerek sarhoş oluyorlar<br />2009-01-05<br />Haber Vaktim<br />Çoluk-çocuk, masum demeden Gazze'de Filistinlilerin kanlarını döken Yahudilerin bazılarının kan içici (vampir) özelliklerinin de olduğunu biliyor muydunuz? Peki Yahudiler bu eylemlerini muharref Tevrat'taki hangi ayetlere dayandırıyorlar?<br /> <br /> <br /><br /><br />"Et yiyin ve kan için. Yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz." (Tevrat, Hezekiel Bölümü 39/18-20)<br /><br />"Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla." (Tevrat, Yeremya Bölümü, 12/3)<br /><br />Bu sapık adet asırlardır bir kısım fanatik Yahudiler tarafından uygulanmaktadır. Bazı bağnaz Yahudi kolları, Tevrat'ın insan kanı içme ve insan boğazlama konusundaki emirleri doğrultusunda, sayısız insanı kanlarını almak için öldürmüşlerdir. Özellikle küçük erkek çocuklarını kaçırırlar ve 2 tür olayda kullanırlar; büyü ayininde ve Pesah (Mayasız) bayramında. Büyü ayinlerini yapmak için kan kullanırlar. Mayasız bayramında da kan kullanılır. Mayasız bayramında insanlar bir hafta boyunca mayasız ekmek yaparlar ve ekmeklerin en makbulü de kanla yapılmış olanıdır.<br /><br />Kan alma törenleri "İğneli Fıçı" ile gerçekleştirilir. Hahamlar küçük çocuğu iğneli fıçının içine koyarlar ve dakikalar boyunca fıçıyı yuvarlarlar. Böylece çocuğun kanı tamamıyla çekilmiş olur.<br /><br />Kan içme konusunu şimdiye dek en iyi açıklamış kaynaklardan biri, 1803'te Moldovyalı rahip Neophite'nin yazdığı kitaptır. Bir haham oğlu olan Neophite, Yahudilikten çıktıktan sonra Hıristiyanlığı kabul edip rahip olmuştur. Babasının inancındaki bütün kanla ilgili ayinleri açıklamıştır. Bazı Yahudi tarikatlarının, insan kanı kullandıklarında Yehova katında "üstün" olduklarına inandıklarını anlatmıştır.<br /><br />Yahudi tarihinde görülen bazı kan içme hadiseleri şöyle;<br /><br />İngiltere 1144<br />20 Mart (Musevilerin Pesah Bayramı), ilk kan içme töreni Avrupa'da görüldü. Norwichli Yahudiler ritüel cinayet, kan içme törenlerini yapmakla suçlandılar. Öldürdükleri çocuk Norwichli William (William of Norwich) idi. Zavallı çocuğu klasik çivili fıçı yöntemiyle öldürmüşler ve daha sonra da kanını içmişlerdi. Norwich halkı çocuğu kanı çekilmiş bir halde buldular. 1189 tarihinde Richard the Lionheart'ın taç giyme töreninde bir grup insan tarafından Yahudiler saldırıya uğradılar. Bu olay İngiltere'nin her yerine yayıldı. 6 Şubat 1190 tarihinde, Yahudiler, kaleye sığınan çok az Yahudi dışında, kendilerini kılıçtan geçirilmiş halde buldular. 1290 göçe zorlandılar. 1655 tarihine kadar da dönmelerine izin verilmedi.<br /><br />Belçika 1250<br />Aynı tören 1250 tarihinde Belçika'da da yapılmıştır.<br /><br />İngiltere 1255<br />1255 yılında da bu olaylar meydana gelmişti. Lioncolnlü Huge (Hugh of Lincoln) de aynı vahşi saldırıya maruz kalmıştı. Bu olayı ünlü İngiliz yazar Chaucer (1343-1400) dile getirmişti. Daha sonra da çok iyi bilinen bir olay haline gelmişti. 8 yaşında bir çocuk, adın Huge, adı Beatrice olan bir kadının çocuğu, Lincolnde 31 Temmuz günü kayboluyor. 29 Ağustos günü bulunuyor. Pisliğe bulanmış bir halde bir madende bulunuyor.<br /><br />Almanya 1267<br />Yahudiler bu yıllarda da ayinlerine devam ettiler. Pforzheimda bir balıkçı tarafından yedi yaşında bir kıza ait ceset bulundu. Küçük kızın kanı tamamen çekilmiş ve tören için kullanılmıştı.<br /><br />Almanya 1286<br />Bu inanılmaz vahşet Oberwesel'de tekrar yaşandı. Werner adında 11 yaşında ki bir çocuğun kanı çekilmiş cesedi bir nehrin yakınlarında bulundu. Sonuç olarak Oberwesel'de ve yakınlarda yaşayan pek çok Yahudi bu yıllarda zulme uğradı.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-32349185675472512602009-11-25T09:48:00.000-08:002009-11-25T12:58:51.741-08:00Müzik gönüllülerine Almanya’dan ödül- TVvesaire - <br /><br />Video linkte<br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1636/">http://www.habervesaire.com/haber/1636/</a><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1636/"></a><br /><br />--<br /><br />Mert Oynargül – Görkem Keser<br />Kurgu: Niso Esim<br /><br />Geçtiğimiz günlerde İstanbul Edirnekapı’da dört yıldır devam ettirilen bir sosyal sorumluluk projesine Almanya’dan bir ödül geldi. 7 ila 14 yaş arasında çocuk müzisyenlerin oluşturduğu, “Barış İçin Müzik” topluluğu Almanya’da Deutsche Bank tarafından verilen sosyal sorumluluk ödülü “Urban Age”i kazandı. Okul saatlerinden sonra Ulubatlı Hasan İlköğretim okulunda grubun kurucusu Mehmet Selim Baki tarafından yaptırılan müzik atölyelerinde çalışan yetenekli eller, gönüllü olarak çalışan deneyimli hocalardan akordeon, flüt ve solfej dersleri alıyor. Grubu Ulubatlı Hasan İlköğretim okulu dışında yine Edirnekapıda’da bulunan Alparslan Ticaret Meslek Lisesi ve Muallim Naci İlköğretim Okulundaki öğrenciler oluşturuyor. Grubun kurucusu mimar Mehmet Selim Baki, Almanya ve Türkiye’deki mimarlık işlerini bırakarak tüm zamanını bu gruba adamış durumda. Tek idealinin çocuklar için daha güzel bir gelecek olduğuna dikkat çeken Baki, “Barış İçin Müzik” projesinin dünya çapında bir rol model olabileceğini belirtiyor<br /><br />Grubun 4 senedir koordinatörlük görevini sürdüren Yeliz Yalın, yetenek avcısı olmadıklarını vurgulayarak bu işi sadece müziğin dönüştürücü gücüne inandıkları için yaptıklarını söylüyor. <br /><br />Akordeon öğretmenliği yapan Bayrak Beratlı, gruba katıldıktan sonra işin ciddiyetini daha iyi anladığını ifade ediyor ve öğrencilerin gelecekte önemli birer müzisyen olabileceklerini düşünüyor.<br /><br />Bir diğer akardeon hocası Mirela Muço ve Flüt eğitmeni olan Turgay Özdemir gruba katılarak çocukların dünyasını çok daha iyi keşfettiklerini anlatıyorlar.Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-35427962241336413882009-11-21T02:30:00.000-08:002009-11-21T02:35:29.484-08:00Kentsel dönüşüm tartışması- TVesaire -<br /><br />Video linkte <br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1630/">http://www.habervesaire.com/haber/1630/</a><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1630/"></a><br /><br />---<br /><br />İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde 13-14 Kasım 2009 tarihinde gerçekleşen Kent ve İnsan Hakları Sempozyumu’nun ilk oturumu Dolapdere kampüsündeki mahkeme salonunda gerçekleşti. Moderatörlüğünü Turgut Tarhanlı’nın yaptığı oturuma Gazi Üniveristesi Mimarlık Bölümünde öğretim görevlisi olan Hüseyin Sadri, Doğuş Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğretim görevlisi Senem Zeybekoğlu Sadri ve İstanbul Mahalle Dernekleri Platformunu temsilen Erdoğan Yıldız katıldı. Konferansın konusu kentsel dönüşüm projesi kapsamında gerçekleştirilen projelerdi. Bu kapsamda projelerin mimari açıdan doğruluğu ve projeler kapsamında evlerini terk etmek zorunda kalan insanların durumu tartışıldı. <br /><br />Konuşmacılardan Senem Zeybekoğlu Sadri, neo-liberal uygulamalar nedeniyle kentlerin birer yatırım ve rant alanına dönüştüğünü vurguladı. İstanbul mahalle derneklerinin beraber çalışma konusunda sıkıntı çektiğine, daha organize çalışmaları gerektiğine dikkat çeken isim de bu platformu temsilen sempozyuma katılan Erdoğan Yıldız oldu. <br /><br />Bu arada Sınır Tanımayan Otonom Plancılar grubu tarafından hazırlanan, alternatif Sulukule projesinin TOKİ’ye sunulduğu. Bu projenin de bölgeden sorumlu yenileme kurulunun onayını beklediği belirtiliyor.<br /><br />Kamera: Mert Oynargül / Görkem Keser<br /><br />Kurgu: Niso EsimNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-66782282492099895562009-11-16T08:54:00.000-08:002009-11-21T02:30:09.879-08:00Dönmesine döndüler ama…Video linkte..<br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1620/">http://www.habervesaire.com/haber/1620/</a><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1620/"></a><br /><br />---<br />Tarihi kökeni Bizanslılara kadar uzanan Sulukule yaşayanları, ünlü ya da ünsüz destekçilerinin tüm karşı çıkışlarına rağmen yok edildi. Geçmişten günümüze uzanan kültürel dokusu ve eğlence anlayışı ile İstanbul’un önemli renklerinden birisi daha karartılınca Türkiye’nin utanç karnesine bir kırık not daha eklendi. Dünyanın bilinen ilk “yerleşik” çingene topluluğu kabul edilen Sulukuleliler evlerinin yıkılmasıyla mecburen “göçebe” çingeneler arasına katıldı. Adeta bir tecrit politikasının izlerini taşıyan bir uygulamayla doğup büyüdükleri, kendilerini varettikleri mahallerinden olabildiğince uzağa, Taşoluk’a gönderildiler.<br /><br />Kamera: Mert Oynargül / Görkem Keser<br /><br />Kurgu: Niso EsimNiso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-52550632716851463042009-11-14T05:39:00.000-08:002009-11-14T05:40:40.012-08:00Abbas Güçlü ile Genç Bakış<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4DYo8T2Mk1HHjCxwM9N6aursFFDYJBVmaV8JFu6KNhmchTcozccm1lRMczQdHHLdtOSAkE8i2z-iRHf7Hf5OIQFprQ4jG80pH6bt9LS2OP7JWVV7adB_oBgtPz8JVvfEzhWVnUQup86Ae/s1600-h/abbas_guclu420.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403953757137185938" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 214px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4DYo8T2Mk1HHjCxwM9N6aursFFDYJBVmaV8JFu6KNhmchTcozccm1lRMczQdHHLdtOSAkE8i2z-iRHf7Hf5OIQFprQ4jG80pH6bt9LS2OP7JWVV7adB_oBgtPz8JVvfEzhWVnUQup86Ae/s320/abbas_guclu420.jpg" border="0" /></a><br /><div><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1619/">http://www.habervesaire.com/haber/1619/</a></div><br /><div></div><br /><div></div>Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2947530360533148121.post-83134151719905543742009-10-27T05:29:00.000-07:002009-11-14T05:41:37.315-08:00Otoyoldaki ayı<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgigiMBDWJ62jejRSUsmNqIKque3-tTYNUINVVgGB34pN8kWcc3nABLogopyBCgYDTPtgD1FAkxWck0teQSeumSqBqqPfOJyPAu7zSPnxrInmIBLjz5a4NJiWyIKDl6smjiYV3cko79H2ZB/s1600-h/ayi_banner.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5397256357166476370" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 214px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgigiMBDWJ62jejRSUsmNqIKque3-tTYNUINVVgGB34pN8kWcc3nABLogopyBCgYDTPtgD1FAkxWck0teQSeumSqBqqPfOJyPAu7zSPnxrInmIBLjz5a4NJiWyIKDl6smjiYV3cko79H2ZB/s320/ayi_banner.jpg" border="0" /></a><br /><br /><a href="http://www.habervesaire.com/haber/1596/">http://www.habervesaire.com/haber/1596/</a>Niso Esimhttp://www.blogger.com/profile/10293466935606090546noreply@blogger.com0